18 Ağustos 2009 Salı

KIRIM HANLIGI ìLE KUZEY-BATI KAFKASYA ìLìSKìLERìNDE ATALIK MÜESSESESìNìN YERì

KIRIM HANLIGI ìLE KUZEY-BATI KAFKASYA ìLìSKìLERìNDE ATALIK MÜESSESESìNìN YERì

Ali BARUT
Haci Geray ile Altinordu ìmparatorlugu'ndan bagimsizligini (1441) elde eden Kirim Hanligi'nin hakimiyet alani, Kirim yarimadasi ile Azak Denizi çevresinden Tuna mansibina kadar, Asagi Don'dan Orta Dnyeper'e (Özü), Dnester (Turla) nehirlerine kadar uzanan ve Kipçak Bozkirlari (Dest-i Kipçak) adi ile bilinen genis steplerlerden olusmakta idi. 1475 yilinda Fatih Sultan Mehmed'in yardimi ile Kirim hanligina getirilen Mengli Geray'in Osmanli Devleti'ne tâbiligini bildirmesi ile Kirim, Osmanli himayesine girdi. 1774 Küçük Kaynarca antlasmasi ile bagimsiz olana kadar Osmanli himayesinde kalan Kirim Hanligi, 1783 yilinda ise Ruslar tarafindan ilhak edildi.
Kuzey-Bati Kafkasya diger bir tabirle Çerkezistan, batida Karadeniz sahili, güneyde Gürcistan ve kuzey kesimi Kuban nehri ile sinir olup, dogu kismi ise Terek nehrinin bas mecrasinda Çeçenistan'la sinir teskil eden bölgedir. Dünyanin en eski ve sürekli yerlesik topluluklarini barindiran Kafkasya'nin kuzey-bati kesiminde mevcut baslica Çerkes kabileleri; Kabartay, Besleney, Kemurguvey, Sapsig, Jane (Zan), Ubih, Abzeh, Bjedug ve Mokhoslardir. XV ve XVI. yüzyillarda Kuban nehrinin kuzeyinden Don nehrine kadar sarkmis olan Çerkesler, Rus baskisi sonucu XVIII. yüzyil sonlarinda Kuban nehrinin güneyindeki ana kitleye katilmislardir. Çerkezistan'daki mevcut Çerkes kabilelerinden baska, bölgeye 1782 yilinda Kuban nehri boylarina yerlesen Nogaylar'la, bölgenin kuzeyinde yerlesmis Karaçay ve Balkar Türkleri ve Karadeniz sahillerinde yogunlasmis Abazalar yer almaktadir.
1713'de Osmanli Devleti ile Rusya arasinda imzalanan Edirne antlasmasi ile Kirim'in Osmanli Devleti'ne, Çerkezistan'in da Kirim Hanligi'na bagli oldugu ilk kez uluslararasi bir antlasma metninde yer almistir. Keza 1739 yilinda imzalanan Belgrad antlasmasinda ise Kabartay Çerkeslerinin eskisi gibi bagimsiz kalmasi yer aldi.
Ruslar'in 1774'te Kirim'in bagimsizligini saglamalarindaki maksatlari elbetde ileride ilhak etmelerine zemin hazirlamak idi. Ruslar gerek Küçük Kaynarca Antlasmasi, gerekse 1779 Aynalikavak Tenkihnamesi ve 1783 yilinda Kirim'in ilhakinin onayina dair istedikleri Senet ile ilgili müzakerelerde, Çerkezistan'in Kirim Hanligi'na ait oldugunu gündeme getirmislerdi. Bu vesileyle Ruslar Çerkezistan'a da sahip olmak niyetinde idiler. Nitekim verilen Senet'de, vaktiyle Osmanli Devleti II. Haci Geray'dan (1683-1684) Abaza eskiyasinin bastirilmasini istediginde Han'in "Kuban nehrinin ötesi bize ait degildir" ifadesi delil gösterilerek, Kuban nehrinin sinir ve Çerkezistan'in Osmanli Devleti tasarrufunda oldugu yer almistir. 1792 Yas ve 1813 Bükres Antlasmalari ile de mevcut statüde bir degisiklik olmamis, fakat 1829 Edirne Antlasmasi ile Osmanli Devleti'nin Kafkasya ile hiç bir irtibati kalmamistir.
Gerek milletlerarasi antlasmalarda Çerkezistan için belirlenen hukukî statü olsun, gerek Osmanli padisahlari ve Kirim hanlarinin elkâbinin bazilarinda hakimiyet alanlari zikredilirken Çerkezistan'in yer almasina ragmen, fiilî durumun farkli oldugu yönünde bir takim görüs ve degerlendirmeler mevcuttur. Kuzey-bati Kafkasya'daki Çerkes kabileleri ulasilmasi güç daglik sahalarda yasamalari sebebi ile ne Osmanli Devleti, ne de Kirim Hanligi tarafindan tam bir hakimiyet altina alinabilmis olmayip, Taman kalesi civarinda yasayan bazi Çerkes beyleri ise zâhiren Osmanli Devleti'ni tanimislardir. Yine Akdes Nimet Kurat'in XVI. yüzyilin son çeyregi için Osmanli Devleti'nin Çerkes kabileleri üzerindeki hakimiyetinin sözden ibaret kaldigi" yönündeki bu görüsünü Stefanos Yerasimos da hem Kirim Hanligi, hem de Osmanli Devleti'nin geneli için teyid etmistir. Keza, Ahmed Cevdet Pasa da, Çerkezistan sahillerinin Osmanli Devleti'nin kontrolünde olmasina ragmen Çerkes kabilelerinin bagimsiz bir sekilde yasadiklari görüsündedir.
Kirim hanlari tarafindan Çerkezistan'a özellikle Sahib Geray Han (1512-1551) Kaplan Geray Han (1707-1707) ve Saadet Geray Han (1717-1724) dönemlerinde bir dizi seferler düzenlenmistir. Kirim hanlarinin basarilar elde ettikleri bu seferlerde yer yer agir maglûbiyetler aldiklari da olmustur. Kirim Hanligi ile Çerkezistan arasinda bu siyasî mücadelelerin yanisira dostâne iliskilerin de söz konusu oldugu görülmüstür. Bu dostâne iliskilerin tesisinde rol oynayan önemli faktörlerden birisi de, kisaca bir nevi "çocuk egitme ve yetistirme" sistemi seklinde özetlenebilecek olan "Atalik" müessesesidir.
Atalik müessesesi, Çerkezistan'da yerlesmis eski bir gelenege göre yeni dogan bir çocugun belli bir süre sonunda, iki - üç yasini geçmeden baska bir aileye verilerek, delikanlilik çagina yani, on bes - on alti yaslarina gelinceye kadar egitilip yetistirilmesinden sonra tekrar asil ailesine teslim edilmesi sürecidir.
Çerkezistan'da XIX. yüzyilin ilk çeyreginde bulunmus seyyah T. de Marigny, atalik uygulamasinin hemen hemen her ailenin çocuklarina yaygin bir sekilde uygulandigi görüsündedir. 1863-1864 yillarinda bölgede bulunmus A. Fonvill ise bu yöntemin soylu aile ve beylerin çocuklarinin daha alt sinifa mensup aileler tarafindan yetistirilmesi ile sinirli oldugunu belirtmistir.
Çocugun yetistirilmesine talip olan aile birden fazla oldugunda kim tarafindan ve ne kadar süre ile yetistirilecegine dair önceden belirlenmis geleneksel kurallara göre hareket edilirdi. Fonvill bu konuda da farkli bir görüste olup, liderlerden birinin oglu dünyaya geldigi zaman daha alt siniftan birinin Bey ailesiyle dostluk ve akrabalik kurmak için çocugu kaçirip yetistirme görevini üstlendigini belirtmektedir. Fakat bu sekilde cebren çocugun alinmasi yöntemi kanaatimizce biraz da Bey'in göz yummasiyla vuku bulan istisnaî bir durum olsa gerektir.
Çocugun bakimini üstlenen Atalik aldigi çocugu bir dadinin yardimi ile egitmeye baslar, egitim programi, güres gibi sportif faaliyetlerin yanisira at biniciligi, ok, kiliç, kama ve mizrak tâlimi, tabanca ve tüfek ile aticilik ayrica açlik ve yorgunluga direnç gibi faaliyetlerle çocuga iyi bir savasçi olma nitelikleri kazandirilirdi. Ayrica liderlik, komutanlik, toplanti ve kurullarda hitâbet gibi yeteneklerinde kazandirilmasina çalisilirdi.
Genç delikanlinin egitim süresi sonunda evine dönmesi, cümle aile efrâdi, dostlar ve komsular davet edilerek büyük bir senlikle kutlanirdi. Bu esnada çocugun asil sahibi ile Atalik arasinda karsilikli hediyelesmeler olurdu. Atalik artik delikanlinin ailesinin gözünde hiç bir zaman kaybetmeyecegi degerli bir yer edinir.
Atalik uygulamasi sadece Çerkes kabilelerinin çocuklari için uygulanan bir sistem degil idi. "Cesaretleri asâletleri ve millî an'aneleri ve sosyal nizamlariyla söhret bulan Kabartay ve Çerkezistan bilhassa Kirim hanlarinin nazari dikkatini ve hayranligini celbediyordu. Bunun içindir ki hanlar çocuklarini tercihan Kafkasya'nin bu eyaletlerine gönderiyorlardi." Çerkeslerin erkek evlât terbiyesindeki basari ve üstünlüklerinden dolayi, Kirim'dan baska civar bölgelerdeki Kalmuk ve Nogay beyleri de çocuklarini Çerkezistan'a gönderiyorlardi. Keza, vaktiyle Altin Orda hanlari da göndermislerdir.
Su hususu da hatirlatmak gerekir ki, sadece Kirim hanlarinin çocuklari degil hanzâdelerin, kalgaylarin, nureddinlerin ve Sirin mirzalarinin ogul veya kizlari da egitilmek için Çerkezistan'a gönderilirdi. Çocuk dünyaya geldiginde derhal özel bir haberci ile Çerkes ve Kabartay hükümdarlarina haber gönderilir, çocugun büyütülmesi, tâlim ve terbiyesi için memleketlerine kabul edilmesi rica edilirdi. Bu haber alinir alinmaz çocugun tâlim ve terbiyesi ile mesgul olacak sütnine ve mürebbiyeyi seçmek üzere halk genel bir toplantiya davet edilirdi. Bu toplantida seçilen sütnine ve mürebbiye törenle üzerlerine aldiklari bu önemli ve serefli görevin manevî ve ictimâî önemi anlatilirdi. Daha sonra 150 kisilik bir atli kafileyle Taman yarimadasina oradan da Azak Denizi bogazindan Kirim'a ulasilirdi. Han, kalgay (veliaht), nureddin (ikinci veliaht), ve hükûmet erkani ile birlikte kafile sehrin disinda karsilanilarak hos geldiniz denilirdi. Kafile baskani da dogum münesebetiyle memnuniyetlerini bildirip, karsilikli iltifatlarda bulunulurdu.
Bu karsilama merasiminden sonra bütün kafile Hansaray'a davet edilirdi. Misafirlerin serefine üç gün ziyafet verilerek bu esnada muhtelif eglenceler de tertiplenirdi. Üç günden sonra kafile içerisinden seçilen yedi kisi Han'in huzuruna çikarak gösterilen misafirperverlige tesekkür edip, yurtlarina dönme arzusunda olduklarini bildirdikten sonra, çocugun teslim edilmesini Han'dan rica ederlerdi. Han çocugu anasinin kucagindan bizzat alarak teslim ederdi. Çocugu teslim alan kafile temsilcileri de yavruyu birlikte getirdikleri sütnineye teslim ederlerdi. Kafile daha sonra çocukla birlikte Kafkasya'ya dönerdi.
Hanzâde'nin yetistirilmesinde öz evlât gibi muamele edilir, hattâ ondan dahi üstün tutulurdu. Çocugun hal ve hareketleri özenle gözetilir, bir takim kusurlari olsa dahi muhalefet edilmeden rahat bir atmosferde hassasiyetle mükemmel bir sekilde yetismesine gayret edilirdi.
Yukarida deginildigi gibi, Hanzâde yedi yasina geldiginde çesitli bedenî sporlarla birlikte ata binme, dönemin mevcut silâhlarinin kullanma gibi bir nevi askerî egitim de verilirdi. Çocuk delikanli çagina geldiginde Kirim'a geri götürmek için gerekli hazirliklar yapilir. Çocuk en güzel giysi ve silâhlarla donatilarak iyi cins bir ata bindirilir. Çocugun Ataligi olan Bey tarafindan Han'a gönderilmek üzere çesitli hediyelerle birlikte, çocugun alinmasinda hazir olan kafileyle birlikte çocuk Kirim'a götürülüp teslim edilirdi. Kafile yine karsilama merasiminden sonra üç gün süreyle agirlanirdi. Sonrasinda kafileye dönüs yolculugu için gereken yiyecek ve erzak temin edilirdi. Dördüncü gün çocugun beslemesi olan Ataliga gönderilmek üzere hazirlanan hediyelerle birlikte, orada bulunan kafileye Han tarafindan çesitli hediyeler sunulurdu. Bu hediyeler, deriden mamûl çesitli esyalar, tüfek ve yay gibi muhtelif silâhlarla, degerli madenlerden yapilmis degerli esyalar ve paradan olusurdu. Han daha sonra oglunun egitimini ve yetistirilmesini saglayan misafirlere tesekkür eder, çocugunu yetistirenleri kendisine manevî akraba yaptigini ilân eder. Daha sonra ise kafile Kafkasya'ya dönerdi.
Bir Hanzâde'nin egitimini üstlenmis Çerkes Beyi Hanzâde'nin süt babasi, Bey'in hanimi da süt annesi kabul edildiginden dolayi, Kirim Hanligi ile Çerkezistan arasinda siki dostluklarin olusmasina vesile oluyordu. Çerkezistan'da yetistirilen hanzâdelerin ve bunlarin içerisinde hanliga gelmis olanlarin sayisi hakkinda kesin bir bilgiye sahip degiliz. Bununla birlikte, Kirim hanzâdelerinin Kafkasya'ya gönderilmesi özellikle XVII. yüzyilda ragbet bulmus olup, XVIII. yüzyilda 1735'de Halim Geray Han'in 1735'de de Kaplan Geray Han'in ogullarinin Kabartay Çerkeslerine gönderildigi kesinlik arzetmektedir. Hattâ han ve hanzâdeler arasinda Kafkasya'ya yerleserek orasini ikinci bir vatan olarak telâkki edenler de olmustur.
1774 Küçük Kaynarca Antlasmasi'ndan sonra Ruslarin entrikalari ile hanliga getirilmis olan Sahin Geray'la hanlik mücadelesine giren ve bir süre Kirim hanligi da yapmis Bahadir Geray ve kardesi Akköz Sultan, Sahin Geray'a karsi muvaffak olamadiktan sonra Atalik'lari addettikleri Çerkes kabilerinden Sapsig kabilesine siginmislardi. Keza Bolsevikler tarafindan Kuzey Kafkasya'da imha edilen Sultan Kirim Geray ailesi de Kafkasya'da yerlesmis ailelerden biri idi.
Çerkesler Kirim hanzâdelerine "Haniko" (Çerkes dilinde Han'in oglu anlamina gelmektedir) derlerdi. Yukarida deginildigi üzere 1864 yilindan itibaren kuzey-bati Kafkasya'dan Osmanli topraklarina yogun bir göç yasanmisti. Bu göç esnasinda Çerkezistan'a yerlesmis olan hanzâdelerin veya devam eden kusaklarinin da olabilecegi yönünde bazi ipuçlari mevcuttur. Hatay ili Reyhanli ilçesine yerlesmis Çerkes köylerinden biri olan "Bedirge" köyünde "Haniko" ismine rastlanmaktadir. Yine Çorum ili Alaca ilçesindeki Mahmudiye (Çerkes Kaleyhisar) köyünde "Beç Haniko" (Çerkes dilinde Han'in oglu Beç anlamina gelmektedir) ismindeki aile muhtemelen Kirim hanzâdelerinin soylarinin devami olsa gerektir.
Sonuç olarak, Kirim Hanligi ile Çerkezistan iliskilerinin siyasî boyutunda zaman zaman yogunlasmis sefer ve savaslara rastlanmakla birlikte Kuzey Bati Kafkasya'daki Çerkes kabileleri üzerinde, cografî konumlarinin da verdigi avantajla, gerek Kirim Hanligi gerekse Osmanli Devleti kismen belli bölgeler disinda etkili olamamislardir. Bununla birlikte iyi iliskilerin var oldugu da görülmüstür. "Atalik" müessesesi olarak isimlendirilen uygulama ile Kirim Hanlari hanzâdelerinin, hattâ Sirin mirzalarinin çocuklari Çerkezistan'da egitilerek yetistirilmislerdir. Bu uygulama Kirim hanlari ile Çerkes beyleri olan Ataliklari arasinda bir nevi manevî akrabaligin tesis edilmesini saglamistir. Bu durum da karsilikli dostâne ve sicak iliskilerin olusmasina vesile olmustur.


Kaynakça :
Akdes Nimet Kurat, IV.-XVIII. Yüzyillarda Karadenizin Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri (2. Baski: Ankara, 1992), s. 203.
Halil ìnalcik,"Kirim Hanligi", Türk Dünyasi El Kitabi (2. Baski: Ankara 1992), s.421.
Mirza Bala, "Çerkesler", ìslâm Ansiklopedisi, Cilt: III, s. 376.
Paul B.Henze, Kafkasya'da Ates ve Kiliç: 19. Yüzyilda Kuzey Kafkasya Dag Köylülerinin Direnisi, Tercüme: Akin Kösetorun (Ankara, 1985), s. 2.
Bedri Habiçoglu, Kafkasya'dan Anadolu'ya Göçler, (ìstanbul 1993), s. 26.
Mehmed Hâsim Efendi,"Fi Ahval-i Anapa ve Çerkes", Topkapi Sarayi Müzesi Kütüphanesi, Hazine 1564, 20-b.
Nihat Erim, Devletler Arasi Hukuk ve Siyasî Tarih Metinleri, Cilt: I, (Ankara, 1953), s. 59.
Ahmet Vasif Efendi, Mehâsinü'l Asâr ve Hakâik'ul Ahbâr (Ankara, 1994), s. 98.
Çerkes kabilelerinin Rusya ile devam edegelen ve Paul B.Henze'nin Seyh Samil'e paralel, hattâ onu asan hürriyet mücadelesi olarak nitelendirdigi (Henze, Ayni eser, s. 1) bu savaslari 1864 yilina kadar sürmüs olup, nihayet kaybedilen mücadelenin arkasindan Rus baskisi sonucu kuzey-bati Kafkasya'daki nüfusun çogunlugu Osmanli topraklarina göç etmistir.
Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve ìdil Boyu (1569 Astarhan Seferi, Ten-ìdil Kanali ve XVI.-XVII. Yüzyil Osmanli-Rus Münasebetleri) (Ankara, 1966), s. 54.
Stefanos Yarasimos, "Türklerin Kafkaslari: Egzotizmle Jeopolitik Arasinda-I", Tercüme: ìrvem Keskinoglu, Toplumsal Tarih, Cilt: IV, no.: 36 (ìstanbul, 1966), s. 17.
Cevdet Pasa, Tezâkir (1-12), Yayinlayan: Cavit Baysun, (Ankara, 1986), s. 98. Su hususu da hatirlatmakta fayda var ki, Çerkeslerin Sünnî Müslüman olmalarindan dolayi (Çerkeslerin Müslüman olma süreçleri XVIII. yüzyilin sonunda tamamlanmistir.) Halife olan Osmanli Padisahi'na manevî açidan bagliliklari söz konusu idi.
Özalp Gökbilgin, 1512-1517 Yillari Arasinda Kirim Hanligi'nin Siyasî Durumu (Ankara 1973), ss. 26, 35 ve 48.
Müstecib Ülküsal, Kirim Türk-Tatarlarin (Dünü, Bugünü, Yarini) (ìstanbul, 1980), s. 80- 83.
Taitbout de Marigny, Çerkesya Seyahatnamesi, Tercüme: Aydin Osman Erkan (ìstanbul, 1996), s. 45.
A. Fonvill, Çerkesya Bagimsizlik Savasi 1863-1864, Tercüme: Murat Papsu (ìstanbul, 1996), s. 28.
de Marigny, Ayni eser, s. 45.
Fonvill, Ayni eser, s. 28.
de Marigny, Ayni eser, s. 45.
Ayni eser, s. 46.
Abdullah Soysal, "Kirim Hanzâdelerinin Kafkasyadan Talim ve Terbiyesi", Emel, no.: 36 (ìstanbul, 1966), s. 17.
Jabagi Baj, Çerkesya'da Sosyal Yasayis-Adetler (Ankara, 1969), s. 12.
Mirza Bala, Ayni eser, s. 380.
Hâsim Efendi, Ayni eser, 14-b. Hâsim Efendi burada kiz çocuklarinin da egitildigini ifade etmekle birlikte bu çalismamda konu ile ilgili zikredilen kaynaklarda kiz çocuklarinin da egitildigine dair bir bilgiye rastlamadim. Kanaatimizce bu düsük bir ihtimal olsa gerektir.
Soysal, Ayni eser, s. 17. Evliya Çelebi 1667 yilinda Kirim Hani Mehmed Geray ile birlikteki Kafkasya seyahatinde beraberlerindeki Han'in çocugunun zorla alindigini belirtmektedir. Bkz., Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Cilt: VII (ìstanbul, 1986), s. 481.
Bu sayinin 300 kisi olduguna dair görüs de mevcuttur. Bkz., Soysal, Ayni eser, s. 17.
Hâsim Efendi, Ayni eser, 14-b.
Soysal, Ayni eser, s. 18.
Hâsim Efendi, Ayni eser, 14-b.
Ayni yer. Atalik (Sütbaba) olan bey Han tarafindan kendisine gönderilen hediyeleri âdetleri oldugu üzere kendisine hiç bir sey kalmayacak sekilde kafiledekilere dagitirdi. Hâsim Efendi, Ayni eser, 14-b.
Hâsim Efendi, Ayni eser, 2-a.
Soysal, Ayni eser, s. 19.
Abdullahoglu Hasan, "Kirim Kafkasya Münasebetlerine dair bir yarlig," Azerbaycan Yurt Bilgisi, Cilt: III, nos. 35-36, (ìstanbul, 1934), s. 400.
Basbakanlik Osmanli Arsivi, Hatt-i Hümâyûn tasnifi, nr. 1011/b, 28 Sevval 1199 (5 Eylül 1784) Tarihli Takrir. Hâsim Efendi, Ayni eser, 28-a. Bahadir Geray'in Ruslarla gizli temaslari ve bölgeye 1782 yilinda göç eden Nogaylar üzerinde nüfuz kurarak Han olmak yönündeki tesübbüsleri üzerine, Anapa Muhafizi Ferah Ali Pasa'nin girisimleri sonucu anî bir gece baskini ile yakalanarak ìstanbul'a gönderilmistir. Genis bilgi için, bkz. Ali Barut, "Kuzey Kafkaslara Rus ìlerleyisi Karsisinda Anapa Muhafizi Ferah Ali Pasa'nin Askerî ve Siyasî Faaliyetleri (1781-1784)", Kirikkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dali, Yayinlanmamis Yüksek Lisans Tezi (Kirikkale, 1997), s. 69-70.
Soysal, Ayni eser, s. 19.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder